Hac hadisinde şöyle geçer:
“Kureyş ve onların dinine tabi olanlar.” (Lisanu’l Arap c: 13 s: 166)
İbni Teymiye şöyle dedi:
“Din kelimesi mastardır. Mastar ise özne ve nesneyi tamamlar. Şöyle denir:
“Da ne fulanu fulane.” yani; ona ibadet ve itaat etti manasındadır.
“Da nehu” onu zelil etti, demektir.
“El Abdu yedinu lillah.” Kul, Allah (c.c)’a ibadet ve itaat eder manasındadır.
Din kelimesi; kul için kullanıldığında; ibadet ve itaat eden manasına gelir. Allah için kullanıldığında ise; ibadet ve itaat edilen manasına gelir.” (Fetvalar c: 15 s: 158)
Bu anlatılanlardan anlaşılıyor ki din kelimesinin en önemli manası; hüküm vermek, ihtilafı çözmek, kanun koymak, büyük bir sultaya boyun eğmek, itaat etmek ve bağlanmaktır.
Buna göre her kim sadece Allah (c.c)’a itaat eder, O’nun hükmüne ve şeriatine boyun eğer ve nebisine bağlanırsa işte o, Allah (c.c)’ın dini olan İslam’a girmiş ve böylece yalnızca Allah (c.c)’a ibadet etmiş olur. Her kim de Allah (c.c)’a itaatten yüz çevirir, O’nun hükmüne ve şeriatine boyun eğmeyi reddeder ve hayatın en ufak meselesinde bile olsa Allah (c.c)’tan başkasının hüküm ve şeriatine bağlanırsa işte o, diliyle binlerce defa Allah (c.c)’ın dini İslam’a bağlı olduğunu iddia etse de, itaat ettiği kimsenin dinine girmiş ve Allah (c.c)’tan başkasına ibadet etmiş olur.
Bu gerçeği ispat eden delillerden bazıları şunlardır:
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Fitne (şirk) kalmayıncaya ve dinin hepsi sadece Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın!” (Enfal: 39)
İbni Teymiye bu ayet hakkında şöyle dedi:
“Ayetteki din, itaat manasındadır. Eğer dinin bir kısmı Allah (c.c) için diğer kısmı Allah (c.c)’tan başkası için olursa işte o zaman cihad ve savaş, din tamamıyla Allah (c.c)’ın oluncaya kadar farz olur.” (Fetvalar c: 28 s: 544)
Allah (c.c) sana hidayet etsin! İbni Teymiye’nin, din kelimesini itaat olarak açıklayışına iyice bak ve dikkatle düşün! Her kim, hayatın en ufak meselelerinde bile olsa, Allah (c.c)’tan başkasına itaat ederse, Allah (c.c)’ ın dinine değil, başkasının dinine girmiş olur. İbni Teymiye’nin, böyle kimselerin itaati tam olarak Allah (c.c)’a oluncaya kadar onunla savaşılması gerektiğine dair sözüne de dikkat et!
İbni Cerir, “dinin hepsi sadece Allah (c.c)’ın oluncaya kadar” sözü hakkında şöyle dedi:
Bu söz; “itaat ve ibadet halis bir şekilde, tam olarak, sadece Allah (c.c)’a yapılıncaya kadar”, manasındadır. Ayetteki “fitne”yi ise “şirk” olarak tefsir etmiştir.” (İbni Cerir Taberi)
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüzer sopa vurun! Allah’ın dinini uygulama konusunda o ikisine acımayın!” (Nur: 2)
“Muhakkakki Allah’ın kitabında, gökleri ve yeri yarattığı günde Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte doğru din budur.” (Tevbe: 36)
“Biz Yusuf için böyle bir plan kullandık. Yoksa kralın dinine göre kardeşini alıkoyamazdı.” (Yusuf: 76)
“İşte böylece ortak koştukları kimseler, müşriklerin çoğuna, gerek onları mahvetmek ve gerekse dinlerini karıştırmak için çocuklarını öldürmelerini süslü gösterdiler.” (En’am: 137)
“Yoksa onların Allah’ın izin vermediği şeyi kendilerine dinden bir şeriat koyan ortakları mı vardır?” (Şura: 21)
“Sizin dininiz size, benim dinim banadır.” (Kafirun: 6)
Bunlar gibi ayetler çoktur. Bu ayetlerin hepsinde din; insanın bağlı olduğu kanun, hadler, şeriat, yol, ideoloji ve pratik nizam manasında zikredilmiştir. Şayet bir kimsenin bağlı olduğu kanun, nizam Allah (c.c)’ın kanun ve nizamı ise şüphesiz bu kişi Allah (c.c)’ın dinindedir. Şayet bağlı olduğu kanun ve nizam kralın kanun ve nizamı ise bu kişi kralın dinindedir. Şayet bağlı olduğu nizam şeyhlerin, din adamlarının ve papazların kanun ve nizamları ise bu kişi bunların dinindedir. Şayet bağlı olduğu nizam ve kanun aile, kabile, aşiret veya milletin kanun ve nizamı ise bu kişi şüphesiz bunların dinindedir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Firavun şöyle dedi: “Bırakın beni, Musa’yı öldüreyim. O, Rabbine dua etsin dursun. Şüphesiz ki ben, dininizi değiştirmesinden ve yeryüzünde fesad çıkarmasından korkuyorum.” (Mümin: 26)
Musa (a.s) ve Firavun’un kıssalarının tafsilatına bakan kişi, bu ayette geçen din kelimesinin sadece millet veya din manasına gelmediğini, aynı zamanda bir devletin veya şehirin kanunu manasına da geldiğini görür. Firavun’un korktuğu ve ilan ettiği şey; Musa (a.s)’nın davetinde başarılı olmasıdır. Şayet Musa (a.s) davetinde başarılı olursa o zaman Firavun’un devleti, nizamı, kanunu ve hakimiyeti temelinden sökülecekti. Bu sebeble Firavun devamlı olarak bu mesele üzerinde durmuş ve bu meseleyi ilan etmiştir.
Bu açıklamalardan anlaşılıyor ki, bir zamanlar müslümanların diyarı olan yerlerde yürürlükte olan beşeri kanunlar birer dindir. Velevki bu kanunları koyanlar onu din olarak isimlendirmesinler... Her kim bu kanun ve sistemlere girer, bağlanır ve rıza gösterirse işte o kimse, hiç şüphe yoktur ki Allah (c.c)’ın dininde değil, tagutun dinindedir. Kendisinin müslüman olduğunu iddia etse ve kendisine müslüman ismini verse bile...
İslami temele, Rasulullah (s.a.s)’ın getirdiği şeriate ve Allah (c.c)’a itaate bağlanmayan her nizam, anayasa, kanun veya düşünce batıl birer dindir ve taguttur. Müslüman olan, ondan beri olmalı, onu reddetmeli ve ona bağlı olanları tekfir etmelidir.
Allah (c.c)’ın Kafirun suresinde buyurduğu gibi:
“De ki: Ey kafirler! Ben sizin taptığınıza tapmam. Siz de benim taptığıma tapmazsınız. Ben sizin taptıklarınıza asla tapacak değilim. Sizler de benim taptığıma tapacak değilsiniz. Sizin dininiz sizin, benim dinim benimdir.” (Kafirun: 1-6)
Allah (c.c) başka ayetlerde şöyle buyuruyor:
“Allah katındaki din, İslam’dır.” (Ali İmran: 19)
“Kim İslam’dan başka bir dine yönelirse o (din), ondan kabul edilmeyecek ve o (kimse) ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.” (Ali İmran: 85)
Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, her insanın bir dini ve taptığı bir mabudu vardır. Hatta Allah (c.c)’ın varlığını ve semavi dinleri kabul etmeyen mülhidin (ateistin) bile bir dini ve ilahı vardır. Onun dini ve ilahı, kendisine tabi olduğu hayat sistemi ve onun için kanun koyucularıdır. İşte bu kimse, bu kanunlara bağlanarak Allah (c.c)’tan başkalarına tapmaktadır. Bu kimse güya kendisini kurtarmak niyetiyle, dinlerin kompleksinden kaçıp hak dini terketmiş, fakat bir başka batıl dine girmiştir. Fıtrata uygun olan kulluktan kaçınmış, batıl ve fıtrata zıd olan kulluğa girmiştir. Bütün dinleri reddettiğini iddia eden koministin de dini vardır. Onun dini; kominizm, onun ilkeleri ve kainat, hayat, nefis hakkındaki komunist felsefesidir. Onların taptığı ilahlardan bazıları; kominizm, sosyalizm ve benzeri fikirleri çıkartan Marks, Lenin, Stalin ve benzerleridir. İşte bu kimselere, sevgi besleyerek, onların hayat görüşlerine itaat ederek ve boyun eğerek tapmaktadırlar. Aynı şekilde laik sistemlerdeki herhangi bir partiye veya Allah (c.c)’ın dinine savaş açan herhangi bir fikre bağlı olan kişinin durumu da böyledir. Bu kimse de, bu fikirleri koyan düşünürleri ilah edinmiştir. Çünkü onların fikirlerine ve koydukları düzene boyun eğmiş, bağlanmış ve itaat etmiştir